28 Aralık 2010 Salı

ÖZELİM SİN

Seni anlatmak ne mümkün
Eşsiz yanını
Türkülere konuk olan
Endamınca
Namınca
Akılların süsüsün
Yüreklerin gülüsün

Seslenirim duymazsın
Etkilenirim görmezsin
Tükenirim bilmezsin
Esirinim anlamazsın
Narinmi narinsin
Aktifmi aktifsin
Yufka yüreklimsin

27 Aralık 2010 Pazartesi

Taş kalacaksın...

Kimi zaman düşünüyor ve hatırlamıyorum. Kimi zaman ise o an ıh gibi aklımda olmaktasın ve her adımda her yudumda , seni anmakta oluyorum. İşte böyle bir günde içimdeki deliceolan sevgi yumağı yine sığmadı ve taştı. Sesin duymak huzur versede , sana ulaşamamak , dünyaları bir yana sana olan saygı sevgimi haykırsamda senin o güzel narin güzel kulaklarından ne mümkünüdür seslenişim ve feryadıma cevap alamıyorum. Ömrü sükut ederde bir gün , duyarsan bu mecnun divanı gönlümdeki damlayan sızıyıan ve haykıran, bu gönül demine , hani olurda cevap verirsen. O günümdür günümü günn o gecem dir gecem. Ben küskünüm dünyaya felek neyleye, Niçe makberler , niçe türküler dinler dinler anarım , Ne caredirki andıkca seni , sana yazarım, içimdeki senliğin damarlarıma işlemiş. Her dolunaylı gecede , aklımdan binlerce kez gecer, ruyalarımda binlerce kılıkta rasladığım sana, seni analatırım anlamazsın. Kalpsiz misin , vicdansımı yoksa duygusuzmu. Gün geleki o gün tüm bunların değeri biline. eğerki bu değer bilinmeye kalbimdeki sizi ömrün en derin törpüsünde yapranır. En derin köşesinde vicdansız bir anıt olarak taş kalacaktısın.

5 Aralık 2010 Pazar

Sonsuzluk

Zorla güzellik olmaz derler, hani içiniz den bazen gelir geçer rüzgarlar , hani o anlar da içiniz de kalan gürültü tanecikleri vardırya. İşte böyle bir zaman dilimin de bişiler karalıyorum kendimce. Belki haykırırım belki de yazdıklarım biraz da olsa içime su serpmiş olur. Bilemiyorum nedenlerini ve sonuçlarını göremediğim karman çormanlıkların içersinde yürüdüğüm izler. Biraz başımı ağrıtıyor , hafif sızlayan gözlerim , kim bilir kan canağına döndüğün den midir uykusuzluktanmı , hüzündenmi , karışık bir anda anı yaşamaya çalışırken bu satırlarımı yazıyorum. Öyle içtenki içimdekiler dışarı cıkmasına neden olamıyorum. Yaşanmamışlar şöylemi , olsaydı böylemi deyişler , yüzlerce soru işaretki dünya capında dolaşır gibi çevremde dolaşıyor. Kimine göre bunalım halleri kimine göre sıkıntı , hangisi olduğunu çözemediğim karmaşık durumların tam orta yerindeyim. Bir köprüden gecersiniz , belli bir mesafedir ölçersiniz , ben yürüdüğüm köprünün uzunluğunu çözemiyorum. Göze aldığım yol okadar sarf ve engebeliki , kimileri sen yürür sen geçersin dedi diye bu yola girmemin bir mantıklı acıklaması olduğunu düşünüyorum. Mantıklı bir açıklamada yapamıyorum. Sonunu bildiğin bir durumu yaşarsın ve yaşamış olduğun zaman dilimini yakşalık olarak bile bilirsin fakat sonu olmayan yolda yürümek , idamı bekleyen mahkumlar gibi oluyor. İş te böyle bir yolda yanlızlık rıhtımının tek yolcusuyum ve gemi nezaman kalkar veya bu gemi nezaman varır dediklerinde hiç bişi söyliyemiyorum. Okadar karanlıkki ufuklar, gökyüzündeki ay bile bana küsmüş yıldızlarsa karabulutların ardına saklanmış. Oysaki önceleri hepsi parıl parılken şimdi bu yolda hiç biri neden yanımda diğiller diye soruyorum kendime. Peki başka kime sora bilirimki okadar çaresiz ve yanlızımki , satırlarım ve ben başka kimim var kime söylesem kime dinletsem kendimi. Yanlızlığın ve sessizliğin kovaladığı bu gecede sonsuzluğa koşuyorum. Koşuyorumki zaman kıymetli , sonsuzluğun sonuna bir an önce varmalı ve sona ulaşmalıyım diye ter kan içersinde kalıyorum. Niçin ulaşamıyorum oysaki zaman diliminde yürüyerek gitmeyle koşmanın arasında çok fark olduğu şüphesizdir. Ben sonsuzluğa niçin ulaşamıyorum. Soruların sonu ardı arkası kesilmiyecek. Gecenin karanlığında kaybolan umutlarım , körelen duygularımla beni bana bırakın diyor ve susuyorum.
02-12-2010 - 00:12